5 Ağustos 2012 Pazar

KÖPEĞİNİZİ SEÇERKEN


Köpek sahibi olmak, aceleyle verilmemesi gereken bir karardır. İyice düşünmelisiniz. Bu, deneyip yanılabileceğiniz bir konu değil. Başka bir canlının da hayatını etkileyeceksiniz. Kendinizi iyice tartın, kendinize dürüst olun. Bir köpek, bir çocuktan farksızdır. Bunun için gerçekten vaktiniz var mı? Yorgun bir halde işten geldiğinizde, onunla ilgilenebilecek, onu yürüyüşe çıkarabilecek misiniz? Hayatınızın yoğunluğu içinde, onun rutinini bozmadan, ona hakettiği ilgiyi verebilecek misiniz? Cevabınız evetse, bir de şuna cevap verin. Hayatınızda köklü bir değişiklik olduğunda, örneğin evlendiğinizde, ya da evliyseniz, bir bebek beklediğinizde, köpeğinizin hayat standartlarını koruyabilecek misiniz? Demek istediğim aslında şu.. Birçok köpek sahibi, binbir heves ile aldığı köpeği henüz 6-7 aylık olduğunda, onun için yeni bir ev aramaya başlıyor. Kimisi daha vicdansızca davranıp köpeğini barınağa terkediyor.. Sebeplere baktığımızda, evlilik, yeni bebek, ülke değişikliği, şartların değişikliği ve komşularla yaşanan sorunları görüyoruz ilk sırada..

Kendimden örnek vereceğim şimdi. Evli değilim. En yaşlısı 4 yaşında, en genci 5 aylık olan, bebekliklerinden beri benimle yaşayan 4 köpeğim var. Yaşım 29. Evlenmek benim hayallerim arasında yok, ama gelecek ne getirir bilemiyoruz. Gün gelip böyle birşey olduğunda, evleneceğim kişi köpek çocuklarımı istemezse, kesin olarak o evliliğin olmayacağını biliyorum. Büyük konuşmayı sevmeyen bir insan olarak bundan eminim. Eğer onları terketmemi istiyorsa bir insan, demek ki pek de aynı kafada değiliz. Kaldı ki, o insan hayatımda değilken, bu 4 güzel canlı benimleydi.. Acı tatlı herşeyi paylaştık. Evlenceğim kişi, aileni sil dese silmem. O halde köpeklerini ver dese de vermem.. Bir köpek sahibinin mantığı da bu olmalı..

Bebek sahibi olma konusuna gelince. Ülkemizde malesef birçok şey yanlış bilinmekte. Kedi-köpek tüyü kist yapar ölürsün.. Bu tamamen saçmalıktır ve bilimsel bir tarafı yoktur. Bu konuyla alakalı bilimsel araştırmaları ileriki yazılarımda paylaşacağım. Yalnız şunu söylemek isterim ki.. Ben kültürlü bir ailede yetişmiş olmama rağmen, rahmetli babamın da bu kist konusunda ciddi bir korkusu vardı. Amacı bizi korumaktı elbette. Ama işin enteresan kısmı, babam bunu kulaktan dolma bilgilerle kendine korku edinmemişti. Babam kalp hastasıydı ve Türkiye'nin en iyi cerrahlarıyla pek sıkı fıkıydı bu sebeple. Bu önemli doktorlar tarafından uyarılmıştı sohbetleri esnasında. Benim aşırı evcil hayvan sevgimden söz açıldığında, "Aman" demişlerdi, "sakın alma eve hayvan, kist olur çocuk".. Bilirkişi konumunda olan bu kişilerin sözü yetmişti babam için. Ama günümüzde yapılan araştırmalar kistin çok başka sebepleri olabileceğini göstermekte. Kaldı ki ev hayvanlarımızın iç parazit tedavilerini düzenli yaptırdığımızı da göz önünde bulundurursak, bu konuda korku duymamızı gerektirecek bir durum yoktur. Hayatında evine hayvan sokmayı bırakın, elini hayvana değdirmemiş insanlarda kist vakalarına rastlanmaktadır. İyi yıkanmamış sebze ve meyveler ciddi anlamda bu soruna yol açmaktadır. Hayvan tüyünün insan saçından farkı yoktur. Gerekli önlemler alındığı takdirde, bu riski %0'a indirmek mümkündür. Ayrıca kediyle köpekle büyüyen çocuklarda astım v.s. birçok hastalığa daha az rastlandığı kanıtlanmış bir gerçektir. Bununla ilgili de paylaşımlarımız olacak. Çevremde şükürler olsun ki böyle dostlarım var. 2 çocuğu ile beraber kedi ve köpek de büyüten harika insanlar tanıyorum. Bu çocuklar vicdanlı ve sorumluluk sahibi yetişkinler olacaklar. Bundan eminim..

Ülke değişikliğine gelince, gerekli şartlar ve evraklar hazırlandıktan sonra köpeğinizle yolculuk yapmanızda bir sakınca yoktur. Derseniz ki orada kalacağım yer köpek için uygun değil. O halde gitmeyeceksiniz. Genelde insan egoist olduğundan, böyle bir durumda ilk vazgeçilen malesef evcil dostlar oluyor. Sanırım bunu yaşamamak için, gelecekte olabilecekleri iyi hesaplamak gerekli. Sonradan gelişebilecek sorunlarda, nasıl çözümlere başvurup evcil dostumuzdan vazgeçmeyeceğimizin planını önceden yapmalıyız.

Şartların değişikliği konusu çok çeşitli olabilir. Bunlar gerçekleştiğinde, sonuna kadar sabretmeli ve evcil dostumuzdan vazgeçmeyi seçenekler arasına koymamalıyız. Örneğin maddi bir değişiklikte, artık maddi imkanlarım yeterli değil, ona iyi bir mama alamam deyip de köpeğinizden vazgeçmek saçmadır. Köpeğinizin tercih yapma şansı olsaydı, sizinle beraber olmayı, iyi bir mamaya tercih ederdi. Şahsen, öyle bir durumu yaşasam, gönül rahatlığıyla kuru bir ekmeği köpeklerimle paylaşırım. Bundan vicdan azabı duymam, çünkü konuşabilselerdi de tercihlerini bu yönde yaparlardı, biliyorum.. Kısaca biz bir sürüyüz ve şartlar herzaman aynı olmasa da, birlikte olmayı sürdürüyoruz.

Komşular konusu ise sanırım en sık rastlanan problem. Evde köpekleriyle beraber yaşayanlar her geçen gün artsa da hala bir önyargı mevcut. Bazı tip insanlar, kendi çocuklarının, aile içi kavgalarının yarattığı sesi görmezden gelerek sizin köpeğinizin havlamasına takarlar mesela. Evet aşırı rahatsız edici bir havlama problemdir. Bunu çözmek de sahibin görevidir. Tabi ki çözüm köpekten kurtulmak değildir. Bu kolaya kaçmaktır. Çeşitli çözümler mevcuttur, zaman içerisinde paylaşacağız. Bu çözümlere alternatif olarak profesyonel eğitmenlerden yardım da alınabilir. Bu ve benzeri problemlerin mutlaka kesin çözümleri vardır. Ama geçimsiz ve gıcık komşular için malesef çözüm yok. Çoğu geçimsiz komşu tipi, köpeğinizin varlığı yokluğu belli olmasa da bir defa görmesiyle varlığından rahatsız olup, hikayeler üretip, şikayetlerde bulunabilir. Malesef böyle arızalı insanlar çok var. Bu dünyayı sadece kendine ait sanan zavallı kimseler bunlar. Bunlara dert anlatılmaz. Köpeğinizin sizin çocuğunuzdan farksız olduğunu anlatmanız genelde bir işe yaramaz. Çünkü böyle bir anlayışa sahip değildir ve beyni de zaten bunu almaz. O halde bu noktada siz de yasal haklarınızı bilmelisiniz. Öncelikle şunu bir yere not edin, hiç bir zabıta gelip de sizin köpeğinizi sizden alamaz. Yasalara göre köpeğiniz, sizin arabanız ve eviniz gibi şahsi malınızdır. Kafalarına göre arabanızı alamıyorlarsa, köpeğinizi de alamazlar. Siz haklarınızı bilirseniz, karşı taraf birşey yapamaz. Bunun dışında apartman yönetmeliğinde, "köpek beslenemez" maddesi var mı bir gözatın. Bu madde varsa, en akıllıcası evinizi taşımak olur. Çünkü avantaj karşı taraftadır. Ancak bu madde yoksa, sonradan da eklenemez. Bu durumda deli komşunuz imza toplayıp size dava açabilir. Dava sürecinde, örneğin sesten şikayet edildiyseniz, şikayetçi en yakın dairenin yatak odasına bir ses ölçüm cihazı yerleştirilir. Yasal desibel sınırını geçmeniz mümkün değildir, hiç endişe etmeyin. Köpeğinizin aşıları, sosyal olup olmadığı konusuna bakılır. Genel olarak bu davayı kazanırsınız. Özetle bu işler o kadar kolay değildir.. Komşunuz istediği kadar konuşsun.. Açıkcası ben 1 yılda 3 ev değiştirmiş biri olarak şunu söyleyebilirim. Dava açmalarını bekleyip, o davaları kazanmanın keyfini sürebilirdim ama bu zihniyette insanlarla komşu olma fikri herşeyden daha rahatsız ediciydi.. Bu yüzden, köpeklerimle başbaşa olacağım müstakil bir yere taşındım. Sanırım Allah yardım etti bu konuda bize.. Yine de köpek sahiplerine tavsiyem, manyak komşulara sahipseniz, taşınma şansınız varsa taşının kurtulun. Ama yoksa, endişelenmeyin, sizi ve köpeğinizi koruyan yasalar mevcut..

Ne olursa olsun, bebeklikten aldığınız bir canlıdan ayrılmak zordur. Ama inanın onun için bu çok daha zor olur.. Bu kadar ahkam kestiğime bakmayın. Ben de 2 defa bunu yapmak zorunda kaldım.. Zorunda kalmak belki yanlış oldu, tercihim bu yönde oldu. Benim sorunum, sürünün diğer köpekleri kabul etmemesi idi. Ama tabi ki çözüm bulunabilirdi. Ben onlar için 2 iyi sahip bulup, bundan emin olduğumdan onları o sahiplere emanet ederek 4 köpeğimle devam ettim yola.. Zaman zaman düşündüğümde bunun doğru karar olduğundan emin oluyorum. Yine de son seçenek bile olmamalı, ailemize yeni bir köpek katmadan her açıdan düşünmeliyiz.

Kararınızı verdiyseniz, sonraki aşama hangi ırk sorusuna cevap vermektir. Birçok ırk görüntüsü açısından size hoş gelebilir. Ancak her gözünüze hoş gelen ırk da sizin için uygun olmayabilir. Örneğin, bir dönem popüler olan Golden Retriever ve Husky ırkları herkesçe talep görmüştü. Ancak bugün barınaklara baktığımızda bu ırklarla dolu olduğunu görürüz. Bu acı durum, hep yanlış kararların sonucudur. Örneğin Golden Retriever, yumuşak huyu, zekası ve güzel görüntüsüyle ideal görünmektedir. Ancak bir apartman dairesinde, gerekli egzersiz imkanı sağlanmadığında ciddi sorunlar çıkarabilir. Tüy bakımı da özen ister, bakım yapılmadığı takdirde başınıza bir de tüy sorunu çıkar. Husky dik başlı bir köpektir. İlk kez köpek sahibi olan tecrübesiz kişiler için uygun bir ırk değildir. Eğitimi sabır ve emek ister. Sadece görüntüsüne bakıp bir köpek almaya karar verirseniz, muhtemelen sonu hayal kırıklığı olur. Bu yüzden ırkları iyice araştırıp, sizin ve yaşamınız için en uygun ırkı seçmek en doğrusudur. Irklar hakkında bilgilerin bulunduğu birçok site vardır. Bunları araştırabilirsiniz. Biz de ileriki günlerde çeşitli ırklar hakkında bilgileri paylaşacağız.

Son olarak erkek mi yoksa dişi mi konusuna değinelim. Her ikisinin de artı ve eksileri bulunmaktadır. Hangi eksileri tolere etmek sizin için daha kolaysa o cinsiyeti seçmeniz en mantıklısıdır. Erkek köpek biraz daha bağımsız hareket edebilir. Eğitim konusunda dişilere göre daha fazla direnç gösterebilir. Döneminde bir dişiyi farkettiğinde herşeyi unutarak peşinden gidebilir. Bir de apartman dairesinde yaşayan erkek köpek sahiplerinin sık rastladığı bir sorun vardır. Eşyalara ayak kaldırma ve işaret bırakma.. Bu sorun sabırla ortadan kaldırılabilir elbette ama açıkcası benim için en büyük sorundur. Tek erkek köpeğim var, o da bahçede yaşadığından bu sorunu yaşamıyoruz. Ancak ev içerisine 1 erkek köpek asla almam. Tabi ki bu benim şahsi düşüncem. Erkek köpeğine apartman dairesinde sorunsuzca bakan köpek sahipleri de mevcut. Kısırlaştırma da bu sorunu ortadan kaldırabilir. Kısırlaştırma konusunu başka bir yazıda ele alacağız. Dişi köpeklerin eksi olarak değerlendirebileceğimiz tek bir yönü var bence. O da 6 ayda 1 defa yaşadıkları regl dönemleri. Yine kısırlaştırma yapıldığı takdirde bu ortadan kalkacaktır. Yine de ben büyük bir sorun olmadığı kanısındayım. Çeşitli önlemlerle bu dönem rahatlıkla atlatılabilir. Dişi köpekler eğitim konusunda daha itaatkar olmakla birlikte, sahipleriyle bağları daha kuvvetli benim gözlemlerimce. Tercih elbette sizin. 3 dişi, 1 erkek köpek sahibi bir insan olarak, bundan sonrasında ailemize yeni bir üye katmayı düşünmesek de, böyle bir durum olduğunda bir erkek köpeği malesef aramıza alamayız. Ama bir dişi köpek konusunda en azından düşünebiliriz. Tabi ki erkek köpek sahiplerinin de farklı düşünceleri olabilir. Ben kendi gözlemlerime ve tecrübelerime dayanarak, dişi köpek herzaman daha sorunsuzdur diyebilirim..

Karar aşamasındaki önemli konuları sizinle paylaştım. Umarım okurken sıkılmamışsınızdır. Doğru kararı vermenizi ve hayatınızı paylaşacağınız doğru köpeği bulabilmenizi diliyorum..

Sevgiler..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder